samedi, juin 21

sub rosa

aynı klasörden başka 1 inci.. proust'u ilk okuduğumda üşenmeden yazdığım birkaç alıntı. kayıp zamanın izinde: swannlar'ın tarafı. maalesef sayfaları yok, YKY'nın Roza Hakmen çevirisi ama hangi basım onu da bilmiyorum, o kitap izmir'de, bakamıyorum.

>> ama aslında bu oyundan zevk alıyorduk çünkü insanın adlandırdığı şeyi yarattığına inandığı yaşlardaydık henüz.

>> hiç süphesiz, swann bu şekilde, aralarında geçen konuşmaları hatırlarken, tek başına kaldığında onu düşünürken, onun görüntüsünü, romans dolu hayallerinde yer alan başka birçok kadın görüntüsünün arasına katıyordu sadece; ama herhangi bir tesadüf sayesinde odette de crécy'nin görüntüsü bütün bu tahayüllere hakim olsa, (hatta belki bir tesadüfün yardımına bile gerek yoktu, çünkü o ana kadar gizli kalmis bir durumun ortaya çıktığı esnada meydana gelen bir tesadüfün, bu durumun üzerinde hiçbir etkisi olmayabilir) bu tahayülleri onun hatırasından ayırmak artık mümkün olmasa da, o zaman, ne vücudun kusurları bir önem taşırdı, ne de bu vücudun, swann'ın zevkine, bir baska vücuda kıyasla daha uygun olup olmaması; çünkü sevdiği kadının vücudu sıfatını bir kere kazandi mi, swann'a mutluluk veya acı verebilecek tek vücut o olurdu.

>> ara sıra bizi yalayıp geçen bu şiddetli heyecan rüzgarı, aşkın oluşturulma yöntemleri, kutsal hastalığın yayılma biçimleri arasında en etkili olanlardan biridir. bu durumda ok yaydan çıkar, o sırada birlikte olmaktan hoşlandığımız kişi kimse, aşık olacağımız kişi de odur. bu kişiyi o ana kadar başkalarından fazla, hatta onlar kadar beğenmiş olmamız bile gerekmez. önemli olan, o insana düşkünlüğümüzün, başka herkesi dışlamasıdır. bu koşul da, - o kişinin eksikliğini hissettiğimiz anda- onun cazibesinin bize yaşattığı hazların arayışı, yerini ansızın, yine aynı kişiyi hedef alan, kaygılı bir ihtiyaca bıraktığında, yerine getirilmiş olur; bu alemin yasaları gereği, bu saçma ihtiyacın giderilmesi imkansız, tedavisi de zordur: bu mantığa aykırı, ıstıraplı ihtiyaç, ona sahip olma ihtiyacıdır.

>> kadınlar konusunda ne kadar görmüş geçirmiş ve bıkkın olsak da, farklı kadınlara sahip olmayı hep aynı ve önceden bilinen bir şey olarak görsek de, zor - ya da bizim zor zannettiğmiz- kadınlar, sahip olmayı, yepyeni, değişik bir hazza dönüştürürler,sahip olma eylemini, ilişkimizdeki beklenmedik bir olaya dayandırmak zorunda bırakırlar biz; swann için de o ilk gece, cattleyeların düzeltilmesi böyle bir olaydı.

>> insanlarla genelde o kadar ilgilenmeyiz ki, bize bunca acı ve mutluluk verebilme gücünü bir kişiye yüklediğimizde, o kişi başka bir dünyaya aitmiş gibi görünür gözümüze, bir şiirsellikle sarmalanır ve hayatımızı, kendisinin az çok yakınımızda bulunacağı, heyecan dolu bir akış haline getirir.

>> böyle anlarda, odette portakal şerbeti hazırlarken, tıpkı iyi ayarlanmamış bir yansıtıcının, bir nesnenin atrafında, duvarda gezdirdiği iri, tuhaf gölgelerin bir süre sonra o nesnenin üzerinde toparlanıp ortadan silinmesi gibi, swann'ın odette hakkında oluşturduğu bütün o korkunç, oynak fikirler de, birdenbire, karşısında duran o büyüleyici bedenle birleşip kaybolurdu. swann ansızın, odette'in evinde, lambanın altında geçirdiği bu bir saatin, belki de yalancı bir saat olmadığı, sırf swann'ın kullanımı için hazırlanmadığı (sürekli düşünmekle birlikte kafasında tam olarak canlandıramadığı o ürkütücü ve harikulade şeyi, yani odette' in gerçek hayatında, swann'sız hayatında yer alan bir saati gizlemeye çalışmadığı), sahne aksesuarlarıyla kartondan yapılmış meyvelerden oluşmadığı, gerçekten odette' in hayatının bir saati olabileceği hissine kapılırdı; belki kendisi orada olmasa, odette forcheville'i aynı koltuğa oturtacak, ona bilinmedik bir iksir değil, şu portakal şerbetinin aynısını ikram edecekti; belki de odette'in yaşadığı dünya, swann'ın durmaksızın hayalinde canlandırmaya çalıştığı, belki sırf kendi hayalinde var olan o korkunç, doğaüstü alem değil, gerçek dünyaydı, özel bir hüzün barındırmıyordu içinde; swann'ın oturup yazı yazabileceği şu masadan, tatmasına izin verilecek olan şu şerbetten, hem merak ve hayranlıkla, hem de minnetle seyrettiği bütün bu eşyalardan oluşuyordu sadece; bu eşyalar, swann'ın hayallerini içlerinde eritip swann'ı onlardan kurtarıyor, buna karşılık kendileri de bu hayallerle zenginleşerek, hayallerin elle tutulur gerçekliklere dönüşebileceğini swann'a gösteriyorlar, ilgisini çekiyor, gözünde önem kazanıyor ve ruhunu dinlendiriyorlardı.

Aucun commentaire: