vendredi, octobre 31

fulldizi

copy paste:

"bagdagul

ya ben nededim bu iki haftaya hamile kalir demedimmi ya ben erdim kardesim millet bi kere yatiyo hamile kaliyo ben 4 yillik evliyim tik yok anlamadim kim dogru

mercredi, octobre 22

bayağı. garip. bir albüm.

"go on, grab your hat and fetch a camera. go on, film the world before it happens."

lundi, octobre 20

all-time top five most memorable high fidelity quotes

biraz zor oldu beşe indirmek, hile yaptım. hornby'yi değil -illa ki illa ki mutlu son, peki ya about a boy?! öğh-, cusack'i övdüğümü düşünmeyi tercih ediyorum.

5- "fetish properties are not unlike porn. i'd feel guilty taking their money if i wasn't.. well, kinda one of them." / "a while back, dick, barry and i agreed that what really matters is what you like, not what you are like. books, records, films- these things matter. call me shallow. it’s the fucking truth."

4- "it would be nice to think that since i was 14, times have changed.. relationships have become more sophisticated, females less cruel, skins thicker, instincts more developed. but there seems to be an element of that afternoon in everything that's happened to me since. all my romantic stories are a scrambled version of that first one."

3- "three: i miss her smell and the way she tastes. it’s a mystery of human chemistry, and i don’t understand it. some people, as far as your senses are concerned, just feel like home."

2- "a sly declaration of new classic status slipped into a list of old safe ones. very pussy."

1- "what came first, the music or the misery? people worry about kids playing with guns, or watching violent videos, that some sort of culture of violence will take them over. nobody worries about kids listening to thousands, literally thousands of songs about heartbreak, rejection, pain, misery and loss. did i listen to pop music because i was miserable? or was i miserable because i listened to pop music?"

jeudi, octobre 16

anderson again and again

698
00:43:09,119 --> 00:43:11,019
What's wrong with you?

699
00:43:13,123 --> 00:43:14,590
Let me think about that.

700
00:43:14,692 --> 00:43:16,592
I'll tell you the next time I see you.

701
00:43:16,694 --> 00:43:20,221
Sure, tell me then.

702
00:43:22,499 --> 00:43:24,296
Thanks for using me.

703
00:43:30,040 --> 00:43:32,372
You're welcome.

mercredi, octobre 15

pamuklara sar beni

Füsun bunu onaylarsa, kelimelerin bizi aldatmadığını, yaptığımız asıl şeyin birlikte aynı mekanda bulunmak, evet, birlikte oturmak olduğunu düşünürdüm. Oraya asıl geliş nedenim olan Füsun ile aynı mekanda bulunma isteğime en saf biçimiyle dokunduğu için, "oturmak" kelimesi çok yerindeydi. Halkı küçümsemeyi iş edinmiş bazı aydınlar gibi, Türkiye'de her gece "birlikte oturan" milyonlarca kişinin bu kelimelerle aslında hiçbir şey yapmadıklarını ortaya koyduklarını asla düşünmez, tam tersi, birbirlerine sevgiyle, dostlukla, hatta tam ne olduklarını bilmedikleri, daha derin içgüdülerle bağlı insanlar arasında "birlikte oturmanın" bir ihtiyaç olduğunu geçirirdim aklımdan."
Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi, İstanbul: İletişim Yayınları, 2008. s. 327.

Ama "mutluluk" burada yeterli bir kelime değil. O arka odada yaşadığım şiiri, o üç-beş dakikanın bana verdiği derin tatmini başka türlü anlatmaya çalışacağım: Zamanın durduğu, her şeyin sonsuza kadar aynı kalacağı duygusuydu bu. Bu duygunun hemen yanında korunma, süreklilik ve evde olma hazzı vardı. Bir başka yanında, dünyanın ve alemin basit ve iyi olduğuna dair yüreğimi hafifleten bir inanç, daha süslü kelimelerle söylersem, bir dünya görüşü vardı. Bu huzur duygusu, elbette Füsun'un yüzü, zarif güzelliği, ona duyduğum aşktan besleniyordu. Arka odada onunla üç-beş dakika konuşabilmek, zaten kendi başına bir mutluluktu. Ama bu mutluluk, biraz da içinde bulunduğumuz mekanın, odanın sonucuydu. (Fuaye'de onunla yemek yiyebilseydim gene çok mutlu olurdum, ama bu başka türlü bir mutluluk olurdu.) Yere, mekana, ruh haline bağlı bu derin huzur, çevrede gördüklerimle, Füsun'un ağır ağır ilerleyen kuş resimleriyle, yerdeki Uşak halısının kiremit rengiyle, kumaş parçaları, düğmeler, eski gazeteler, Tarık Bey'in okuma gözlüğü, küllükler ve Nesibe Hala'nın örgü takımlarıyla karışıyordu aklımda. Odanın kokusunu da içime çeker, çıkmadan önce cebime atıverdiğim bir yüksük, bir düğme, bir makara, daha sonra bana bütün bunları Merhamet Apartmanı'ndaki odada hatırlatır, mutluluğumu uzatırdı.
a.e., s. 394

samedi, octobre 4

bir gün bir wilde

I Like this quote I dislike this quote

“A little sincerity is a dangerous thing, and a great deal of it is absolutely fatal.”