mardi, avril 28

gevşek bağlar ya da kavramsal çağrışım

"Resimlerin, karikatürlerin, tiyatroların ve kafe-konserlerin kendisini yeterince halka tanıtmış olmasına rağmen 'aşk simsarı' yün yeleğine ya da renkli, yakasız gömleğine, kasketine, ceplerinden çıkmayan ellerin 'davetkâr' bir hareketle belinden aşağı sımsıkı gerdiği ceketine, sönmüş sigarasına, sesi duyulmayan terliğine bağlı kalmıştır.

unruly boys who will not grow up must be taken in hand
unruly girls who will not settle down they must be taken in hand²

le fait que: istanbul coolu gerçeği.
au lieu de: santralistanbul.


¹ Colette, Avare Kadın, Can Yayınları, İstanbul, 1992, s. 50.
² The Smiths, Barbarism Begins at Home in Meat is Murder, Rough Trade, Londra, 1985.

jeudi, avril 16

steadily emerging with grace

you'll be waiting in vain.
'CAUSE THE SEASON'S CHANGE WAS A CONDUIT.

dimanche, avril 12

the great departure

"In America, culture moved from the embrace of a social code based on self-restraint and virtue to one based on self-gratification; increasingly, the pursuit of self-gratification has led us to intellectual nihilism."
Wesley Allen Riddle

samedi, avril 11

john malkovich (ile) olmak*

bu sabah pera müzesi'nde İFF28 kapsamında john malkovich söyleşisi vardı.
kalktık, gittik.
ceketini merak ediyordum. dün öğle ya da dün akşam giydiği gibi bir şey olacağını ummuştum fakat kendisi bir sabah söyleşisine parıldayarak gelmemeyi tercih etti. (görgü 1 - ayrıksılık o)
"soru cevap olsun" dedi, sıkkın bir ifadesi vardı. ya da bıkkın. ama küçümser değil. klasik sessizlik ile cevap verdik bu ifadeye biz de. sonra eller kalktı, birkaç saçma birkaç güzel soru soruldu. sanırım malkovich en çok oyunculuğun şizofren boyutunu irdeleyen soruyu sevdi, ona cevap verirken gözleri parladı, pamuk dede sakallarının altından yanakları pembeleşti.
tok sesli çevirmen notlar alırken her seferinde onu büyük bir ilgiyle izledi, arada sırada yazdıklarını okumaya çalıştı. belki simültane çevirmen olmak nasıldır, hayal etti. belki bir çevirmeni oynaması teklif edilmişti. belki de adamın yazısı çok güzeldi. tiyatrocu tipli çevirmen nüansları katlede katlede, anektodları evire çevire türkçe'ye aktardı dediklerini. biz ukala bakışlar atarken birbirimize arkadan "ne iyi çeviriyor" dediklerini duyduk, şaşırdık. aslında kötü çevirmiyordu, sadece bazen yanlış çeviriyordu. neyse. buradan konuşmak kolay en nihayetinde.
proje seçerken çok fazla kriterinin olmadığını söyledi, çalışacağı yönetmenin önceki işlerini bilmenin beraber çalışacakları film hakkında çok da fikir vermediğini, iyi film yapmanın çok zor olduğunu ve bu yüzden çok az iyi film çekildiğini, being john malkovich'i çok önce okuduğunda çekileceğini düşünmediğini, başlarda ancak senaryoda john malkovich olmazsa oynamak istediğini ama jonze ile tanışınca o zamanlar "just a kid" streetsmart yönetmen ile çalışmak istediğini, tiyatronun çok daha self-generating olduğunu fakat doğaçlamaya inanmadığını, en büyük ilhamını ilk kumpanyalarından aldığını, bu işe oyuncu kızarkadaşının provalarını izlerken başladığını.. ve daha bir sürü şey. tasarımları için kısa moda filmleri çektiği freud'un torunu bella'nın koleksiyonunu gördüğünü duyunca katılımcılardan birinin, bayağı şaşırdı. ateşli hayranlarına bıyık altından güldü, akıllı hayranlarına ciddi cevaplar verdi. hemen hep uzun cevaplar verdi ama.
azimle notlar almadım bu sefer, dinlemekten ziyade izledim söyleşiyi. bol bol su içtiğini gördüm, bıyıklarını çekiştirdiğini, utangaç gülümsemesini kafama yazdım. söyleşiden ne ummuştum tam bilmiyorum. ama onu tam bulamadım gibi bir his var içimde.
belki de bu hissin nedeni hala tam teşrif edememiş bahara kapıyı kapatıp sunum hazırlamam gerekliliğidir.
bu yazının düşük kalitesinin suçunu da tamamlanmamış iş gerginliğine atıp, susuyorum.
aklıma geldikçe ve sunumdan sıkıldıkça eklemeler yapabilirim.

*parantezakıllı -yaşasın, snigletim oldu, ya da olamadı- başlığımdan dolayı rahatsızım. ama klişenin gücüne bir kez daha yenik düştüm.

vendredi, avril 10

günün sözü

erkmen: 80ler kızım her şey mümkünn :)

jeudi, avril 9

"And we should consider every day lost on which we have not danced at least once."
Nietzsche

mercredi, avril 8

where do you see yourself in five?

anne ben büyüyünce urbanite olacağım.

mardi, avril 7

buğu/buhran

but i won't mind. i won't mind. i won't mind. i won't mind.